29 Temmuz 2008 Salı

Kemal'in Yeri - Moda Kadıköy


Bugün size birçoğunuzun, birçoğunuzun anne ve babalarının, birçoğunuzun dedeleri ve ninelerinin yakından bildiği; İstanbul anadolu yakasında büyümüş, İstanbul'un (nispeten) yerlisi olan herkesin tanıdığı, bildiği bir yeri anlatmayı düşünüyorum. Daha doğrusu oradan kendi anladıklarımı size aktarmayı... Çünkü dediğim gibi herkes tanıyordur Kemal'in Yeri'ni.
Çocukluğumdan aklımda kalan TRT cümleciklerinden biri "Barış Manço Moda 81300 İstanbul". Yanlış mı hatırlıyorum yoksa??


Küçükken Feneryolu'nda otururduk. Kuyubaşı'nda. Küçük bi rmüstakil evimiz vardı. Sonradan baktık ki son müstakil ev bizimdi. Taşınmak gerekti, oraya yepyeni, süperlüks bir apartman yapmak gerekliydi; yaptırdık. Bir bahçemiz vardı; bir kısmında domates yetiştirirdik (hep çürük çarık eciş bücüş olurlardı ama..), bir çardağımız vardı, eski çardaklardan, beyaz demirden. Kadıköy'e yürüyerek giderdik, Cadde'nin adı Bağdat Caddesi'ydi. Kristal vardı; Kral ve Ben vardı.. Neyse... bunlar farklı mevzular..


Kemal'in yeri, içindeki plastik sandalyeleri, zeminin kaplandığı yeşil halısı, 70'lerden kalan plastik yuvarlık lambaları, pis tuvalete, tuhaf garsonları ile bana çocukluğumu hatırlatıyor. Şimdilerde çok daha kaliteli yerler var çayını yudumlayabileceğin, boğaza nazır dinlenebileceğin, sevgiline sarılabileceğin. Ama yüzümde aynı gülümsemeyi yaratmıyor nedense..


Kemal'in yeri bir çay bahçesinden ziyade bir kameriye. Girişi Moda'daki diğer çay bahçelerinden biraz daha farklı; öyle dışarıya çok açık değil. Ağaçların üzerine oturulmuş gibi geliyor insana; özellikle de deniz tarafındaki 4'lü masalarda oturduysanız.Üzerine mermerden plaka konmuş masalarda, eski tip toz şekerliklerden var. Bir de kül tablası. İlginçtir ki tatlılar, kurabiyeler, poğaçalar Beyaz Fırın'dan geliyor. Bir keresinde kruvasan yemiştim, sağolsun garsonlar kaşar peynir koyup içine tost makinasında basmışlardı. Şaşırmıştım; öncelikle böylesi bir hizmet verdiklerine, sonra da o güzelim kruvasanı mahvettiklerine..


Haftasonları denizden yana bakan masalarda yer bulmak hiç kolay değil. Sanıyorum büyük gruplar halinde gelen teyzeler vardiyalı halde çalışıp sabah tuttukları masayı akşama kadar bırakmıyorlar. Belki de günlerini orda yapıyorlar. Bilemedim şimdi.. ?! Haftaiçi ise nispeten daha kolay. Şahsen ben hayatımda (geçenlerdeki gidişime kadar) kenardaki bir masaya oturamamıştım. Bu sefer de garsonun sayesinde oldu aslında; bizim siparişleri emr-i vaki yaparak henüz boşalan bir masaya yerleştirdi ki otomatik olarak biz de deniz kenarına terfi ettik.

Efendim peki siparişlerim neydi?? Tabii ki de ne isimlerini ne de makalarını hatırlamıyorum. Bir tiramisu sipariş ettim, dondurmalı tiramisu olarak adı geçiyordu. Gelince de şaşırdım, çünkü tiramisum değişik bir paket içinde geldi, kasenin kapağını kasenin altına "ayak" olarak koymak mümkün. Tabii ki ben bunu sipariş gelince anlamadım; kase ile cebelleştiğimi gören garson bir "el attı" ve huuupp, alengirli bir hale geldi dondurmalı tiramisum. Tadı ise haariikaydı. Ama yanında içtiğim ince belli bardaktaki demlenmiş çayın üzerine yoktu.

Hasılı.. Bir haftasonu kesinlikle Moda'ya gidin, Ali Usta'dan dondurma alın kağıt helva arasında, sonra da badi badi yürüyün Kemal'e gelin, bir güzel çay için yer varsa. Moda'dan doğru denize bakın, eskileri yad edin.. Benden söylemesi, o çayın tadını unutmayacaksınız..

Kemal'in yerine puan vermiyorum. Haddime değil.. :))

1 yorum:

  1. Acaba yaşınız kaçta boyle yok eskileri yad etmeler yok denize bakıp dalmalar falan yoksa balık denizini mi ozledi :P
    tatil mi istiyor...

    YanıtlaSil