25 Şubat 2008 Pazartesi

Sahan Vega - Ataşehir


Nedense ailecek toplanıp yemek yiyecek olsak bir kebapçıya gidiyoruz. Çoğunlukla da evimize yakın olduğu için Kavacık “Ziya”ya. Ama bu sefer annem bizi Sahan’a gitmeye

ikna etti. Birkaç aydır kebap yemediğim için benim de hoşuma gitti bu fikir.

İçerenköy’deki Sahan çoğumuzun da bildiği gibi Ataşehir Trio’nun karşısında. Tem’den ulaşımı çok kolay , Küçükbakkalköy çıkışını almak yeterli. E5’ten gelinirse de Ataşehirden Trio yönüne dümdüz gidilirse solda kalıyor. Sanıyorum Anadolu yakasının en büyük restoranlarından biri Sahan Vega. Kapasitesi de 1500 kişi kadar. O nedenle de tıkış tepiş olunan bir mekan değil. Geniş masalarda toplantılar düzenlemek mümkün. Bir de dekorasyon otellerin restoran katını andırmasa tam olacak.

Girişte vale hizmeti sizi karşılıyor. İşlerinde oldukça titiz olmalılar ki (?) birden fazla vale arabanızı sadece üç adım ötedeki otoparka parketmek için yarışıyor. Ben oldum olası arabamı kendim parketmeyi tercih etmişimdir. Ne me lazım! Hele hele otopark görevlilerinin arabalarla nasıl da yakından ilgilendiklerine (!) birkaç kez şahit olduktan sonra..

Otoparka gelince farkettim ki oto yıkama var. Arabam , yeni kalkan kardan ötürü kir pas içinde olduğu için çok hoşuma gitti bu hizmet. Yıkayıcı çocuğa detaylıca anlattım arabamın içinde nereye meyvesuyu döktüğümü , icetea kutularımı çöpe atması gerektiğini. Titiz davrandım çünkü hizmetin ücretli olduğunu düşünüyordum.

Binanın içine girdiğim an beni üç genç kız karşıladı. İşletmenin konuk karşılama konusundaki titizliği (!) de ortadaydı. Bu üç kızdan biri beni annemlerin oturduğu cam kenarındaki masaya kadar kibarca getirdi.

Tabi hemen etrafımızda garsonlar belirdi. Bir masaya bir değil beş garson bakıyor gibiydi. Restoran çok kalabalık değildi ama belli ki cuma gecesi için oldukça ha.zırlık yapılmıştı.

Garsonlardan bir tanesi allahtan atak davrandı da menüleri getirdi. Antep mutfağının birbirinden leziz yemeklerinin sunulduğu menülere ağzım sulanarak bakakaldım. Öncelikle tüm masa için entrée’leri seçtim : fındık lahmacun , içli köfte ve gavurdağı. Bunları beklerken hemen tereyağı ve tulum peyniri , yanında da sıcak pidelerimiz geldi. Ben böylesi bir serviste tereyağının gerçek tereyağı olmasını , tulum peynirinin cevizlerle süslenmesini beklerim. Sonuçta Sahan’dayız değil mi? Ama nedense bir parça domatesli margarin ile sade tulum peyniri geldi önümüze. Hemen sonra da gavurdağı. En sevdiğim salata. Sanırm Sahan’dan daha güzel gavurdağı yapan bir yer bilmiyorum. Salata tüm bu eksikleri unutturdu. Ardından lahmacunlar geldi. Ve de içli köfte. Hepsi birbirinden lezizdi.

Ve biz beklemeye başladık. Bir dakika .. beş dakika. Etrafımızda dolanan garsonların aklına menüyü tekrar vermek ve ana yemek seçmemizi beklemek gelmiyordu. Garsonları uyarmak zorunda kaldım tabii ki. Açlıktan ölüyordum. Önden bir şiveydiz çorbası , ardından alinazik , abugannuş , küşleme istedik.

Ve yine beklediikk.. bekledik.. Beklerken etrafa bakınma fırsatı buldum. Sanıyorum Sahan’ın cuma gecesi müşteri profilinden çok uzaktaydık. Etrafta kelli felli adamlar , belli ki patronlar , iş çıkışı eşlerini evde bırakarak stres atmak adına kebap yemeğe çıkmışlardı.

Yemekler geldiğinde yine bir karışıklık oldu. O beş garsonun beşinin de elleri karıştı. Yemekler gümüş kapaklarla kapalı olduğundan önümüze yemeği koyduktan sonra kapağı açtıklarında herkes bir “bu mu abugannuş” gibisinden bir şok yaşıyordu. Garsonlar da şaşkındı. Üçüncü seferde alinazikimi önüme koyabildiler. Tabii porsiyonlar başta ufacık göründü gözümüze , “nasıl doyacağız bunlarla” dercesine üzgün üzgün bakındık. Yarım saat sonra yemekler bitince tatlı yemek için çok az yerimiz kalmıştı. Bize ufacık görünen o porsiyonlar aslında oldukça doyurucuydu. Ama gözüm hala ceviz tatlılarındaydı.

Ceviz tatlısı çok meşakkatle yapılan bir tatlıdır. Çok da değerlidir. Zar zor soyulup uzun zaman kireçte bekletilen cevizleri yemek muhteşemdir. Dört cevizden oluşan bir porsiyonu bol kaymakla yedim. Hem de tavşan kanı bir bardak çay ile.

Ne hikmetse hızla gelen hesabı ödeyip masadan kalkıp da otoparka gittiğimde arabamın içinin temizlenmemiş olduğunu gördüm. İcetea kutularım bile yerde duruyordu. Sadece dışı şöyle bir yıkanmıştı. Tabii ki hizmetin ücretsiz olduğunu anladım. Ufak bir bahşiş verdikten sonra valelerin arasından zar zor geçerek evime yola koyuldum.

Sahan’a kaç mı veririm? Herhalde 10 üzerinden 8. Gereksiz yere eleman kalabalığı yapıp o kadar elemanı doğru şekilde değerlendiremedikleri için sanırm. Çünkü yemekler harikayydıı...

Sahan Vega
Barbaros Mah. Halk Cad. No:12 Kadıköy
Tel : 0
216 315 36 36

http://www.sahan.com/

Casa di Moda – Moda



Bu haftasonu , Anadolu yakasında oturan birçok kişi gibi biz de , havanın güzelliğinden yararlanmak için Moda’ya gittik. Geçen haftaki karlardan sonra güneş harikaydı. Ama hava buz gibiydi. Tabii ben her zamanki gibi deliler gibi açtım. Sanıyorum dışarı çıkınca otomatik olarak midem uyarılıyor ve acıkıyorum. Bir değişilik yapıp hiç gitmediğimiz bir yere gidelim dedik. Aslında Aysu bize “Beppe” yi övmüştü bu haftaiçi ama biz yine de yeni bir yer deneyelim istedik. Casa di Moda , Moda Kırıntı ile aynı hizada. Bilenler bilir , uzun yıllardır burada zaten. Ufak bir mekan. Bahçenin girişindeki iki kedi gravurleri ve aralarındaki saraplık (?) dışında sade bir havası var Casa Di Moda’nın. Yağmur , çamur olmadığı için dışarıya masaları çıkarmışlar. Bahçesine de tatlı tatlı güneş vuruyor. Anlayacağınız oldukça romantikti.

Casa di Moda adından anlaşılacağı gibi bir İtalyan restoranı. Menüsü oldukça zengin ; bolca makarna , pizza , et ve tavuk yemekleri var. Yemeklerin hepsi italyanca adlandırılmış , altlarına da Türkçe açıklamaları yapılmış. Zaten İtalyan yemeklerini sevenler isimlerinden ne ile karşılaacklarını bilirler. Fiyatları da oldukça uygun.

Masamızı seçip oturduktan kısa bir süre sonra siparişleri almak için gelen garson oldukça güler yüzlüydü. Ben “pizza quattri formaggi” seçtim. Biraz da domates sosunun bol olmasını rica ettim. Arkadaşım da karışık pizza istedi. Beklediikk.. beklledddiik.. beklediiikk.. Beklemekten ve laflamaktan ara bulduğumuz zamanlarda da bahçeyi ve güneşin tadını çıkaran insanları izledik. Geçen haftaki kardan sonra guzel bir Pazar gununun tadını çıkaran insanların arasında bahçeyi keşfe çıkan ufak bebek ile ona eşlik eden sımarık kedi (ki ileride yemeğimize ortak olmayı denedi J) ortamı gerçekten renklendiriyordı. Ya biz çok açtık ya da mutfak biraz yavaş çalışıyordu ; ama beklediğimize de değdi. Benim pizzam oldukça doyurucuydu , hamuru incecikti , domates sosu istediğim gibi bolcaydı ve gerçekten de üzerinde 4 çeşit peynir vardı (ki bu beni bazı restoranlarda şaşırtıyor). Arkadaşımın pizzası ise ufak bir hayal kırıklığına sebep oldu bizde , çünkü karışık pizza sanki çocuk menüsünden çıkmış gibiydi. Ama malzemesi dolgundu. Doyup doymadığını ise ona sormalı J

Casa di Moda’ya 10 üzerinden sanırım 7 verebilirim. O da servisindeki yavaşlık ve bize tam anlamıyla bilgi vermeden sipariş verdiklerinden ötürü. Ama lezzet harikaydı. Yani Moda’da İtalyan yemek isterseniz adresiniz Casa di Moda olabilir.

Casa di Moda

Ferit Tek Sokak No:15 Moda İstanbul

0216 418 04 67