11 Ocak 2009 Pazar

3. Mevki - İstiklal Caddesi Taksim

Bugün biraz değişik bir yerden bahsedeceğim sizi.. Yemek yemeği seven herkesten duyduğum, gitmeye br türlü vakit bulamadığım bir yer... 3. Mevki.

İstiklal'in kalabalığını da seviyorum, tekinsizliğini de, karmaşasını da... Her seferinde çok farklı bir yerde, çok farklı bir yemek yeme şansım oluyor. Bazen bunalıyorum üstüme üstüme gelen insanlardan ama..

3. Mevki, Taksim'den ünel'e giderken, Ağa Camii'nin hemen bitimindeki sokaktan sağa sapınca, sağdaki birinci çıkmazı geçip ikinci sokakta soldaki (sanıyorum) 3. kapı. İlk bakışta ne olduğunu anlayamayacağınız; kahve mi dernek mi ayıramayacağınız ve girerken de hele benim gibi tavsiye üzerine gitityseniz "yanlış yere mi geldim acaba" diyebileceğiniz bir yer. Kapısındaki tahta tabela da olmasa mümkün değil bulamazsınız. Bir apartmanın (biraz yüksekte) zemin katı. Kaneviçe çiçekli, yarım, bez perdeler ile camekan süslenmiş.

Biz içeriye girdiğimizde (söylenenin aksine) içeride kimseler yoktu. Masamıza oturduk, bir 60 sn. kadar bekledik. Yine birbirimize "yanlış mı geldik?!" sorularını sorduktan sonra Halil harekete geçmeye karar verdi, ve altkata indi ve arkasında bir beyfendiyle bizim kata geldi. Kısaca işleyişi anlattıktan sonra ise, beyfendi tekrardan bodrum kata indi. Şaşırdık kaldık.

Efendim, asansörün (?) yanındaki kağıt menüden yiyeceğimiz yemekleri seçip, kağıtlara yazacakmışız ve asansöre koyup aşağıya indirecekmişiz. Budur.. Peki dedik... Saman kağıda tükenmez kalem ile yazılmış esprili menüyü asansörün yanından aldık, yine saman kağıdımıza içlerinden yemekleri seçip yazdık ve asansöre koyduk. "Geliyorr" diye seslendikten sonra, servis asansörü alt kata iniverdi.

Az önce yanımıza çıkan beyfendi bu sefer "isterseniz yemekleri göstereyim de yalnışlık olmasın" diye uyardı, Halil ile Buket ürke korka aşağıya indiler.. 2 sn sonra ise mutlu mesut geri döndüler.. Maalesef aşağının nasıl olduğunu ben anlatamıyorum size, çünkü ben masama mıhlanmış "napsam acaba??" diye düşünüyordum.

2 dk sonra ezogelin çorbamız geldi servis asansörü ile. Kalktık aldık. Asansörün yanındaki kaşıklıktan çatal bıçaklarımızı alıp masamızı kendimiz hazırladık. Sonra içeceklerimiz ile turşumuz geldi, ev turşusu.. Sonra da yemeklerimiz. Tabaklar babaannemin senelerce kullandığı, porselen, pembe çiçekli tabaklar. Çatallar yine babaannemin çatalları. Yemekler.. cennetlik.. Ezogelin çorbası kusursuz. Turşu muhteşem. Mantarlı fırında makarna tam kıvamında. Yufkalı kebap .. Her ne kadar pek de aç olmasak da parmaklarımızı da yemeklerle birlikte yedik. Porsiyonlar biraz küçük geldi ama anlaşılan 3. mevki'de bir tabak yemek zaten ayıp..

Biraz sohbet, biraz muhabbet en fazla 1 saatte yemeklerimizi yedik, bitirdik, doyduk, sevgi dolduk..

Hesabımızı da yine servis asansörü ile ödedik..

Çıkarken de baktık ki içerisi dolmuş taşmış, herkes ekmek banarak ev yemeklerini yiyor kendi kendine..

Kesinlikle denemelisiniz.. Biz doyamadık walla, birkaç kez daha gideceğiz..

Not: Evlere servisleri var anlaşılan, menüde öyle yazıyordu; fakat geçirdiğimiz şoktan telefon numaralarını almaya halimiz kalmamıştı. Artk yakın zamnda gider onları da öğrenir, tekrardan yazarız 3. mevki'yi.

2 yorum: