22 Aralık 2008 Pazartesi

Starbuck's da Meyve Salatası - Bebek Starbuck's

Kale'deki bir "menemene ekmek bandırmaca.. hellim yemece.. balkaymakla coşmaca" günü sonrasında, ki detaylarınıd aha sonra sizlerle paylaşacağım, Bebek'te sindirim sistemimize bayram yaptırma adına bir kahve içelim dedik. Benim her zamanki gibi midemde bir gıdım yer kalmamıştı. O sebepten de bol kremalı, çok şekerli bir kahve içmem mümkün değildi. Ama kasaya doğru kuyrukta ilerlerken (Bebek Starbuck's haftasonları inanılmaz dolu oluyor bu arada, bolca kuyruk bekliyorsunuz) bir baktım yeni bir ürün gelmiş.. Meyve Salatasıııı !!! Tabii ki dayanamadım kalbimden gelen seslere ve bir tanecik alıverdim. Bir de baristadan meyve salatasının üzerine krema istedim. Barista anlık bir şok geçirdikten sonra "Krema mı??" nidaları ile, sonradan benim meyve salatamaı hazırlayıp kahve bekleyenlerin önüne, servis noktasına koyuverdi plastik bir kaşıkla.

Işık güzel olmasa da (ne yapalım ancak şömine başındaki karanlık köşede yer bulabildik) resmini çektim sizin için.

Yemek kolay olmadı meyve salatasını, armutlar kocamandı, mangolar bütün bütündü ve elimde sadece bir plastik kaşık vardı. Ama yılmadım ve bitirdim salatamı.

Bence kahveden sıkıldıysanız, birazcık sağlıklı birşeyler yemek istiyorsanız, ağzınız tatlanırken çok da şekere boğulmayayım diyorsanız denemenizde fayda var..

Sevgiler;

14 Aralık 2008 Pazar

Gezi Pastanesi - Taksim

Yaklaşık bir sene kadar önce Dilara çok güzel bir yazı yazmıştı Gezi Pastanesi ile ilgili. O zamandan beri gitmemiştim Gezi'ye. Bu bayramda, İstiklal'i sokak sokak gezelim dedik Halil'le, beceremedik. Ne kaybolabildik, ne Issız Adam'daki gibi plak satan eskiciler ile karşılaşabildik.. Yalabildiğimiz tek şey mahşeri kalabalık içinde kaybolmak oldu. Bir yerlerde çay içelim, biraz oturalım derken bir de baktık ki kalablıkla birlikte bir nehirde yüzüyormuşcasına Taksim'e gelmişiz. Doğrusu şu ki bir kez daha o kalabalığa girmek istemedik. Ya the Marmara'nın altındaki Kitcehenette'te birşeyler yiyecektik ya da eve doğru gidecektik. Tam otoparka doğru giderken Gezi takıldı gözümüze, deneyelim dedik.

İnanın çok özlemişim... Tadını, kokusunu, kibarlığını, temizliğini, zerafetini.. Giriş katının arkasındaki slaon kapatılmış Sanıyorum özel bir şey için ayrılmıştı. Bizi bu sebepten üst kata yönlendirdiler. Taksim'e bakan kısım sigara içilebilir bölüm (neden hep sigara içenler en güzel yerleri alıyorlar anlayamıyorum :( ), arka bahçeye bakan kısım ise sigara içilmeyen bölümdü. Biz de büyük melek balıklarının içinde yüzdüğü akvaryumun yanıbaşındaki bembeyaz masaya oturduk. İçeride güzel bir jazz müzik çalıyorduç Etraftaki masalar abaktım, herkesi sanki güzm bir yerden sırıyor gibiydi; arka masamızda oturan iki yaşlı amca kendi aralarında sohbet ediyorlardı, sanki eski tiyatro oyuncularıymış gibi geldi bana. yanımızdaki masada ise sanıyorum yaşlı bir öğretmen, öğrencisine Türkçe'yi daha güzel nasıl kullanabileceğini anlatıyordu yazılarının üzerinden geçerlerken. Oturduğumuz masa beni o kalabalık caddeden bir anda uzaklaştırmıştı ve nefes almamı sağlamıştı.

Kibar garsonumuzdan birer çay ve bir creme brulée rica ettik. Çaylar iki saniyede geldi, güzel gümüş tepsilerde, yanlarında birer kurabiye ve birer parça traş limon ile. Çok geçmeden de üzerinde bir top karadut dondurması ile creme bruléee. Tadı enfesti. Sadece creme brulée'nin hiç soğuk servis edildiğine sahit olmamıştım. Ama böyle de çok güzeldi.

Eğer ki Taksim'in kalabalıklığından sıkıldıysanız, İstanbul'un kozmopolitliği bazen sizi de yoruyorsa ve tanıdğınızı sandığınız kişilerin yanında zarif bir akşam üzeri geçirmek istiyorsanız Gezi Pasanesi birebir. Eski tadların küflenmediği, kendini devamlı yenileyen ve güzelleştiren bir yer bulmak İstanbul'da gerçekten de çok zor.

www.geziistanbul.com/
Adres: İnönü Caddesi No:5 Taksim İstanbul
Tel: 0212 292 53 53

Beliz - Kadıköy

Kadıköy'de yeni açılan ev yapımı baklava ve börek satan Beliz isimli restoyu denedim. Aslında Beliz pek resto sayılmaz, içeride 3 masa bulunan küçük bir ev yemekleri kafesi demek daha doğru olur. Bu kadar minik bi mekan olmasına rağmen çok dikkat çekici. Dükkandaki her şey kırmızı ve beyaz renklerde, nazar boncukları hariç:) Kırmızı beyaz damalı piknik örtülerinden, beyaz sandalyelerine her şey çok uyumlu ve sempatik. Yiyecekler ise bir harika. Bir kere tüm ürünler ev yapımı ve hiçbirinde katkı maddesi kullanılmıyor. Hatta baklava ve börek gibi bariz Türk yemeklerini hakkını vererek yapabilecek olan kişiyi de görebiliyoruz içerde; kendisi -hani gözlemecilerde camekanın önünde hamur açanlar gibi- bir teyze.

Beliz kafede her çeşit baklava bulunuyor. Laz böreğinden (adının börek olduğuna bakmayın, içi muhallebi dolu bir baklava çeşidi) fıstıklı, cevizli baklavaya; peynirli,kıymalı, ıspanaklı kol böreğinden su ve gül böreğine belki de birçoğunu bilmediğiniz bir sürü çeşit mevcut. Bunların dışında da her gün farklı olmak üzere yine ev yapımı yiyecekler çıkıyor. Mesela ben gittiğimde zeytinyağlı yaprak sarma, mercimek köftesi, peynirli ev poğaçası, tatlı ve tuzlu kurabiye çeşitleri vardı. Bunlardan da başka, değişik reçeller satıyorlar. Ceviz, patlıcan, domates, kumkuat, balkabağı reçelleri var.Beliz kafede oturuşuma gelince... Biraz zeytinyağlı sarma, biraz mercimek köftesi, ıspanaklı kol böreği ve laz böreğinden oluşan karışık bir tabak istedim. Çok hoşuma giden bir özelliği de bu oldu: İstediğiniz çeşitten istediğiniz kadar tabağınıza koydurtup isterseniz her şeyden bile tadabiliyorsunuz. Zaten yiyecekler etrafta süslü cam kaplar içinden size bakarken o kadar canınız çekiyorki muhtemelen giden herkes ondan bundan istiyordur:) Yanına da semaverde demlenmiş bir bardak çay veriyorlarki daha ne... Çay saatinde gibi bir şeyler atıştırmak ya da güzelce doymak için mükemmel bir yer. Tüm yiyecek seçenekleri çok çekici ve annenizin yaptığı kadar sağlıklı. Üstüne bir de benim yaptığım gibi güzel bir reçel alarak oradan çıktığınızda hem hafif şeyler yemiş olarak tok hem de değişik bir reçele sahip olursunuz:)Beliz'i bu kadar övdüm ama hakkında söyleyeceğim bir şey daha varki hiç de hoş değil. Oranın sahibi olan bayan bana ve müşterilere çok tatlı, verici, sempatik davranıp çok iyi ağırlamış olmasına rağmen yanında çalışan, börekleri ve baklavaları gerçekten çok lezzetli ve ev yapımı hale getiren teyzeye benim ve birkaç müşterinin yanında daha olmak üzere, bana kalırsa çok kaba bir davranışta bulundu. Ben kart ya da magnet var mı diye sordum ve iki bayanda kart ve magnet aramaya başladı. Daha yeni açıldıkları için her şey yerli yerine oturmuş değildi henüz ve bana uzun gelmeyen ama Beliz'in sahibi olan bayanı rahatsız eden bir süre boyunca arandılar. Teyze, bir broşür bulup bu olur mu, diye bayana gösterdi ve "O broşür, magnete ya da karta benzer bir hali mi var?"la başlayan ve hiç de hoş ilerlemeyen, ses tonunun da oldukça yükseldiği bir şekilde ben "Tamam, ben bir dahaki uğrayışımda alırım, sorun değil." diyene kadar kadıncağızı azarladı. Bunun üzerine ben oraya olan tüm sayygımı yitirdim açıkçası; çünkü çalışanına saygı göstermeyen biri müşterilerine saygılı olamaz bence ve tüm sempatikliği de görünüşteydi, anlamına gelir bu.Böyle bir durumda Beliz'i puanlamayacağım. Çünkü içimden puan vermek bile gelmiyor. Doymaktansa insanların adam yerine koyulduğu bir yere gitmeyi tercih ederim. Umarım etrafta sağlıklı ürünler sunan, "gerçekten" sempatik ve saygın yerler açılır.
Beliz - Kadıköy
0216 418 66 69

12 Aralık 2008 Cuma

Ganache - Altunizade

Değişik bir isim değil mi? Aslında "ganache" fransızcada, pastacılıkta kullanılan bir krema türü. Bildiğim kadarı ile benmari usulü eritilmiş çukulata ile tereyağı, şeker ve kremanın karıştırılması ile hazırlanıyor. Sonra da pastanın üstünü, altını, yanını, ortasını doldurmakta kullanılıyor. Ben kullanmadım, yalancılık yapmayayım.

Ben yeni keşfettim Ganache'ı. Meğer bilenler biliyorlar, kurabiyelerini yiyorlarmış; bana da söylemiyorlarmış. Her ne kadar Halil'in evine 2 dk uzaklıkta olsa da nedense daha antin kuntin, entel dantel pastanelerden alışveriş yapıyorduk, Ganache'a gitmiyorduk. Sonra bir gün yakın arkadaşlarımızı bizde DVD izlemeye davet ettik, benim de tatlı krizimin nüksedeceği tuttu, yakın diye Ganacha'a uğradık. Beklentilerim yüksek değildi, ama içeriye girince dağıltım. Fırından yeni çıkmıi, tepsileri ile en az 15 çeşit kurabiye, alman pastaları, eklerler, cheesecake'ler. Duramadım resimlerini çektim. Kokularını da getirebilsem keşke ekrana..

Bir kere kurabiyelerde inanılmaz derecede çok fındık fıstık, çukulata kullanılıyor. Yani fıstıklı kurabiyesi neredeyse fıstık ezmesi kıvamında; malzemelerden kesinlikle kaçılmıyor. Bazen bu malzemeler insanı bayıyor ama, kurabiyeden de iki kilo yememek lazım canım. 1-2 tane atmak lazım ağza, belki bir bardak çayın yanında.

İkincisi alman pastaları inanılmaz derecede mükemmel. Brownie'li bir cheesecake yedim. El kadar. Altı sırf brownie; üstü koyu, kalın bir cheesecake. En sevdiğimden türüden. Dışı kızarmış, biraz bal serpilmiş üzerine. Anlayacağınız her yerde karşılaşmadığımız, doğal ve özel bir cheesecake.

Üçüncüsü kestaneli pastaları. Hani küçükken yediğimiz tavşan şeklinde kestaneli çukulatalar; minik kestane şekerleri... Parmaklarımı da yedim.

Ve sonuncusu ise pastanenin sahiplerinin, garsonlarının güler yüzlülüğü.. İnanın neye baksanız biraz ikram ediyorlar. İstemesiniz elleri ile yedirecekler. Tatlı alıyorsanız tuzlu, tuzlu alıyorsanız tatlı denemeden göndermiyorlar pastaneden.

Hanüz yaş pastalarını denemedim. Kuru pastalarını da.. Böreklerini de yiyemedim. Onları da yedikten sonra bir kez daha yorum yaparım..


www.ganachepatisserie.com
Adres: Nuh Kuyusu Caddesi, Pazarbaşı Durağı Kümbet Sk. No:1 Üsküdar / İstanbul
Kısaca tarif etmek gerekirse, Altunizade'den Zeynep Kamil'e giderken, sağda, Domino's Pizza'yı geçince, köşede görebilirsiniz.
Tel: 0216 391 52 76

8 Aralık 2008 Pazartesi

Trabzon Kültür Derneği - Beylerbeyi

Karadenizli olduğumdan bahsettim mi emin değilim? Her ne kadar şimdiye dek Rize'ye henüz gitmemiş olsam da karadeniz mutfağını tanırım; annem, babaannem sık sık yaparlar yemeklerini. Bol bol yapak sarma, sütlaç, kara lahana yemişliğim vardır. Tereyağı ve et masamızdan eksik olmaz. Umarım yakında, bir yaz tatilinde tüm doğu karadeniz sahilini arkadaşlarımla birlikte gezme şansım olur da, karadeniz yemeklerini yerinde de yiyebilirim.

Bu mutfağı bu kadar tanımama rağmen, kendi evimden başka bitek Kavacık'taki Sisore'de karadeniz yemeği yemişimdir. Bir de Altunizade'de bir karadeniz restoranı gördüm, orda yemek yiyeceğim yakında da. Umarım güzel, yöresel yemekleri vardır. Sisore'nin mutfağı da güzeldir, fasülye turşusu, fasülye kavurması, lahana sarmalar, karadeniz pideleri..

Trabzon Kültür Derneği'ne gitmemizin asıl sebebine gelince, yakın arkadaşlarımız Dilge ve Kasım'la uzun zamandır bir plan yapacaktık. Yok Dali'ye gidip oradan kahvaltıya gideceğiz, yok Kale'de bal kaymak yiyeceğiz.. Hepsi yalan oldu tabii ki benim plansız programsızlığım sebebiyle. Ama ne yalan söyleyeyim karadeniz kahvaltısı denince ne yapacağımı şaşırdım.

Her ne kadar mekanın resimlerini çekmemiş olsam da size detaylıca anlatmaya çalışacağım derneği ve yerini. Altunizade'de Beylerbeyi'ne doğru gelirken, solda Beylerbeyi Konakları'nı geçtikten hemen sonra, solda bir ufak sokakçık göreceksiniz, ki derneğin tabelası da vardır sokak girişinde. O sokaktan girip de biraz ilerleyince bahçesini görüyorsunuz, otoparka parkettikten sonra dışarıdaki asansör (bozuktu maalesef) veya yine dışarıdaki merdivenden çıkıyorsunuz yaklaşık 2 kat. Dernek kartal yuvasını andıran ağaç ev. Oldukça güzel. İki kat da terası var. Şansımıza, her ne kadar aralık ayında olsak da bahçede oturma fırsatı bulduk şallarımızla.. Boğaz manzarası da cabasıydı.

Kahvaltı menüsüne gelince; kızartılmış trabzon ekmeği, petek balı, beyaz peynir, kaşar peynir, ziyah zeytin, söğüş domates ve salatalık, tereyağı, ve menemen geldi. Hee bir de kuymak. Efendim kuymak ne derseniz, Rize'de adı "muhlama" olan kuymak aslında peynir, biraz un ve tereyapından yapılmış bir yemektir. Ekmek banılarak yenir, her ne kadar çok ilkel bir yemek olsa da tadından geçilmez. Bizim muhlama dediğimiz yemekte ise, kuymaktan farklı olarak trabzon peyniri yerine "minci" yani bir çeşit lor peyniri kullanılır. Bu sebepten biraz daha beyaz olur ve daha az kıvamlıdır. Kuymak ve menemen dışında kahvaltı malzemeleri bildiğin düz kahvaltılıklardı. Ama kuymak yetti kahvaltıya farklı bir tad katmaya. Yemekten sonra çaylarımızın yanına gelen kalın, büyük ev baklavası (ben baklava sevmediğim için yiyemedim ama Halil'den anladığım kadarı ile oldukça güzeldi :) ) ve bol ayvalı meyve tabağı çok hoşuma gitti.

Bir kez de karadeniz yemekleri için gitmeliyim diye düşünüyorum derneğe. Sanıyorum Kasım bu konuda bana yardımcı olacaktır. :)

Maalesef Trabzon Kültür Derneği'nin telefon ve adresini sizlere veremiyorum, internetten de bir bilgiye ulaşamadım. Ama bir dahaki gidişimde söz bu bilgileri de sizin için alacağım, ve mekanın resimleri ile birlikte ev yemeklerini yazacağım yorumumun altına ekleyeceğim.

7 Aralık 2008 Pazar

House Café - Bebek


Balkabaklı ve karidesli risotto ve fish & chips

Gölge Müşteri olduğumdan bahsetmiş miydim? Sanırım hayır..

Efendim Gölge Müşteri, restoran ve mağazaları denetleyen bir şirket. Görevlilerin çizdikleri çerçevede, gözetlenmesi gereken yere gidiyor, yemeğinizi yiyip alışverişinizi yapıyor, gözleminizi gerçekleştiriyor, sonra da kısa bir rapor yazıyorsunuz. Şirket de sizin yediğiniz yemekleri ya da satın aldığınız ürünü (veya bir kısmını) ödüyor bunun karşılığında. Yani yeni yerlerde yemek yemek, hem de bedavaya yemek için güzel bir fırsat. Hele bir de benim gibi "muhtar" bir kişilikseniz.

Gelip geçenler görmüştür, Bebek'te yaklaşık bir senedir yeni bir yapılanma var. İstanbul'un belli başlı restoranları birer şube açmak için her köşeyi ele geçiriyorlar. Önceleri sadece Mangerie, Lucca ve Lulu's vardı Bebek'te yemek yenilebilecek. Şimdi House, Kırıntı (yakında), Midpoint, Kitchenette vb. bilimum restoran açıldı. Sanıyorum bu trend Lucca'nın başarısı ile başladı. O da Pınar Altuğ'un sayesinde :) Hem restoranların vale çözümü de Bebek'in ezelden beri var olan saçma otopark sorununu yok ediyor. Tabii ki valenin 10 liraısnı vermek kaydıyla.

Bebek House'a gelince.. Diğer House'lardan oldukça küçük, özellikle de Ortaköy'den. Sadece bir kat, dışarıda 3-5 masa, içeride 5-10 masa var. Müzik uyduruk, bar ufak. Masalar, mekana bolca kişi alabilmek için ufacık. 2 kişi bile zor sığıyor. Hatta bizim yemek tabaklarımız zar zor sığdı, garson neredeyse balıkları deviriyordu. Vale'si yavaş, bezdirici. Sokak arası bir restoran. Zaten Halil ile gittiğimizde, cumartesi akşamı olmasına rağmen pek de kalabalık değildi mekan. Kolaylıkla yer bulduk cam kenarından. Biraz masaları çekelemek zorunda kaldık sığabilmek için, ki tombul değilim yayvan değilim öyle değil mi ? :)

Ben Balkabaklı ve karidesli risotto sipariş ettim 24 Kasım menüsünden :) , Halil de bir değişiklik yapıp (?) fish&chips ısmarladı. Risottom mükemmeldi; biraz karabiber, biraz da parmesan peyniri.. Halil'in fish&chips'i birazcık yağlıydı ama her zamanki gibi çok güzeldi.. (favorimizdir) .. Yanında naneli limonata ve diyet kola.
Yemekten sonra birer bardak çay içtik ki tadından yenmez. Tatlıya yer kalmadı öğleden sonra yediğimiz gloria'nın uyduruk pastaları yüzünden. Keşke yemeseydik de brownie'nin tadına bakabilseydik.
Bir de arabamızı yarım saat beklemeseydik tam süper olacaktı.



House Café Bebek
Küçük Bebek Cad. No:4/A Bebek İstanbul
Tel : 0212 287 10 30

Marmaris Büfe - Göztepe

Ne zaman bu kadar çoğaldı bu Marmaris Büfe'ler emin değilim. Rivayete göre 64'den beri İstanbul'daymış Marmaris Büfe markası, "Bizim logomuz kırmızı! Taklitlerimizden sakının diyorlar".. Bilemiyorum.. Ben lisede okurken Taksim'de ancak Bambi ve Kızılkayalar'a giderdik. Bayıla bayıla yerdik goralıyı falan. Ucuzdu, pisti. Şimdi Cadde'de bile var Kızılkayalar, anlamak mümkün değil..

Neyse efendim, bu pıtrak gibi çoğalan Marmaris Büfelerden bir tanesine gittik geçen gün. Alsında bu 2. gidişimiz ama olsun, ilkinden pek fazla haz almamıştım, onun için ikincisini yazmaya karar verdim.
Bizim gittiğimiz Marmaris Büfe, Göztepe Marmara Üniversitesi karşısındaki Marmaris. Ufak bir yer, sanıyorum üniversite öğrencileri için açılmış özellikle. Birkaç masa dışarıda, birkaç masa içeride var. Koltuklar güzel, içerisi temiz. Taksimdeki Marmaris'ten biraz daha farklı yani..

Efendim neler yedik.. Resimlerden de görebileceğiniz gibi, Marmaris'in tostları meşhur. Tost ekmeklerinden kaynaklanıyor sanırım; kalın, ekmek gibi tost ekmekleri kullanıyorlar, dışına da bolca tereyağı sürüyorlar.. Sonra birer ıslak hamburger patlattık, ki bence Kızılkayalar'ınki daha güzel ve daha ıslak. Birer tane de kuşbaşılı kaşarlı sandviç yedik. Ben de şahsen dilli kaşarlı yedin. Geçen sefer de goralı yemiştim. Yani anlayacağınız bütün menüye aşikarım.

Marmaris, az parayla güzelce doyabileceğiniz, nezih bir yer (eskiden pis bir yerdi).
Benim Kızılkayalar'dan ve Bambi'den alıştığım, büfedeki sirkülasyon çok fazla olduğu için; garsonların bir kollarında 8 tabak taşımaları, hızla yemekleri getirip götürmeleri, hesabı kasada ödemeniz, ve surtasız olmalarıdır. Burada ise işler tamamen farklı. Garsonlar yavaş, güleryüzlü, kafaları az buçuk karışık. Yani istediğiniz yemeğin yerine başka birşeyin gelmesi %85 ihtimal. Onun için yok goralının amerikanı az olsun, yok dilla kaşarlıyı uzun basın falan gibi özel istekleriniz olursa onların yerine gelmes biraz zor. Ya da geç.. :p

Beklentileriniz çok yüksek olmasın, buranın bir büfe olduğunu unutmayın ki Marmaris Büfe'den memnun ayrılın. Lezzetine de hazır olun..

Bir de gördüm ki Yemeksepeti'nden de sipariş verebiliyorsunuz Marmaris'ten. Bence öğrenciler için biçilmiş kaftan.. Bir de garsonları hızlı olsa..

Marmaris Büfe - Göztepe
Fahrettin Kerim Gökay Cad. No:118/C
Tel: 0216 566 02 66
www.marmarisbufe.net